Anayasa değişikliği TBMM’de görüşülüyor. Değişikliğin merkezinde Başkanlık rejimine geçişi sağlayacak kanun tasarısı yer alıyor.
AKP saflarında büyük tedirginlik yaşanıyor. Bu tedirginliği yaratan Recep Tayyip Erdoğan’ın baskıcı kişiliği. RTE’nin baskın vasfı, AKP milletvekillerinin üzerinde “Demokles’in kılıcı” gibi sallanıyor. Bu Anayasa değişikliğinin hedefinin, Recep Tayyip Erdoğan’ı Başkan (Mutlak muktedir) yapmak olması; sorunun RTE için yaşamsal bir mesele olmasını sağlıyor. Kuşkusuz yaşamsal bir sorun haline getirdiği bir sorun için RTE’nin yapmayacağı şey olmayacağını bilen AKP’lilerin korku ve tedirginlik yaşaması olağan.
TBMM’nin Anayasa değişikliği tasarısının gündeme alındığı ilk oturumunda “tasarının görüşülmesine başlanmasına ilişkin yapılan oylamada; 338 oy “EVET” çıktı. Bu oy sayısı; Başkanlık yasasının TBMM’den 330 oy almama olasılığının olduğu “alarmı” verdi. “Durumun kritik olduğunun” işareti olan bu oy sayısı RTE’ye duyurulduğunda yaşanan tedirginliğin Saray’ı soğuttuğu”, siyasi kulislerde dillendirilen konu oldu.
Peki ! R. Tayyip Erdoğan niye tedirgindi ?
15 Temmuz “darbe” teşebbüsü sonunda siyasi iktidar tezgahı, RTE’nin hedefi doğrultusunda dizayn edilmişti. OHAL ilan edilmiş ve özel olarak “FETÖ yeniden “darbe” yapabilir propagandası ile oluşturulan toplumsal algı üzerine tek adam iktidarı fiilen oturtulmuştu. RTE, istediğine ulaşmış olmasına rağmen anlaşılan o ki “fiili durumu” yasal zemine oturmak arzusundaydı. Fiili durumu yasayla tanımlanmadan “tedirginliğin” sona ermesi mümkün değildi.
OHAL uygulanmasına karşın; ne hikmetse hala Terör eylemleri durdurulamadı.
Bu durum; “OHAL’in zorunluluğunu kanıtlamak için örgütlerin terör eylemlerine göz yumuluyor” fikrinin yaygınlaşmasını sağladı.
Fiilen Başkanlık sisteminin varlığına rağmen kaosun sürmesi de; AKP yandaşı basının 2016 yılının başında manşetinde ilan ettiği; “Ya Başkanlık ya kaos” iddiasını çürütüyordu. Durum; Başkanlık fiilen var olduğu halde neden Kaos durmuyor” sorusunu haklı kılıyordu.
10 Ağustos.2016 -Diyarbakır, 10 Ağustos-2016 Mardin Kızıltepe, 17 Ağustos-Van, 18 Ağustos 2016- Elazığ, 20 Ağustos 2016-Gaziantep, 6 Ekim 2016- Yenibosna İSTANBUL, 16 Ekim 2016 Gaziantep, 4 Kasım 2016 Diyarbakır, 24 Kasım 2016 Adana’ da
Terör eylemleri gerçekleşti.
Bu Kaos sürecinin yarattığı siyasi faydadan payını almak amacıyla Devlet Bahçeli, Anayasa değişiklik görüşmeleri başlatmak için harekete geçti. Tabi ki AKP gibi MHP’nin de harekete geçme gerekçesi ulviydi; “Devletin Bekası”.
1. Aralık tarihinde, Yıldırım ve Bahçeli, kararlı olarak masaya oturdular. Görüşme sonrası ikili, Anayasa değişikliği için “uzlaştıklarını” açıkladı.
AKP ve MHP arasında ki mutabakatla; Anayasa değişikliği tasarısının TBMM’ de 330 oy alarak referanduma gitmesi için “kağıt üzerinde” yeterli sayıya ulaşılmıştı.
Bu nokta da beklenen Kaosun sona ermesiydi. Ancak öyle olmadı.
10. Aralık 2016 Beşiktaş İstanbul’da ve ardından 17. Aralık.2016 Kayseri’de katliam gerçekleştirildi.
19. Aralıkta, Ankara’da Rusya Büyükelçisi öldürüldü.
1. Ocak 2017 Ortaköy ‘de bir gece kulübünde yapılan katliamın hemen sonrası;
5 Ocak 2017 İzmir’de terör eylemi gerçekleştirildi.
Siyasi iktidarın MHP’yi de yanına alması; terör eylemlerini durduramamıştı.
Siyasi iktidar rahatlayacağı yerde tedirginliği artmıştı ve halkın en küçük demokratik eylemini sindirmek için baskı uyguluyordu.
AKP, MHP ittifakının, Daha, Anayasa değişikliği tasarısı mecliste görüşülmeğe başlamadan önce; Referandum tarihinin açıklaması ve oylamada referandum için gerekli sayıya ulaşılacağı algısı yaratmak için yoğun çaba göstermesi de dikkat çekiciydi. AKP yanlısı tüm kurum ve kişilerce (gazeteciler, yazarlar, öğretim görevlileri ve siyasilerce) yapılan algı operasyonunun ağırlığı; oylamanın sonucundan endişenin olduğuna ilişkin emareydi.
TBMM’ de Anayasa değişikliği (Başkanlığa geçiş) tasarısının oylamasının 330 altında kalacağı endişesi olduğu ve bu nedenle kaosun sürdüğüne ilişkin konuşmalar siyasi kulislerde kulaktan kulağa yayılıyordu.
AKP milletvekilleriyle özel görüşmelerin yapılması bu endişenin olduğuna işaret ediyordu.
15 Temmuz sonrası desteğini aldığı devletin “derin” ilişkileri düzenleyen kurum ve kimliklerle çatışmayı dahi göze alarak, siyasi iktidarın; Ocak 2017 tarihinde OHAL durumunun uzatılması kararı da “endişenin boyutu “ hakkında bilgi veriyordu.
Devlet Bahçeli’nin Anayasa değişikliği konusunda Başbakan Binali Yıldırım’la görüşmeleri sırasında; Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş’in; “Tuzak” tan söz etmesi ve dikkatli olunması konusunda RTE ve Yıldırım’ı uyarması; MHP milletvekillerinin tamamının “Başkanlığa” evet demeyeceğine dair işaret sayılmıştı.
Endişenin maddi zemini vardı. Siyasi iktidarın dış politikası iflas etmişti; ABD ve Avrupa’da Recep Tayyip Erdoğan’ın kişisel hırsları için her yola başvurmasından rahatsızdı. Ekonomik krizin ayak sesleri siyasi iktidarın korku ve tedirginliğinin tavan yapmasına neden olmuştu. Öncelikle MHP içerisinde, ekonomik/ siyasi durumun faturasını üstlenmek istemeyen milletvekilleri ret oyu vermek eğilimini medya aracılığıyla açıkladılar. Öte yandan; Devletin derin ilişki kurumları ile AKP arasındaki dengenin bozulmasının MHP içerisine de yansıması da söz konusuydu.
En önemlisi de AKP’de; FETÖ cü olarak işaretlenen “şüpheliler listesi” vardı.
Bu şüpheli isimlere dokunulmamıştı. Siyasi iktidar; her alanda FETÖ operasyonu yapmasına karşın politik alanda operasyonu ertelemişti. Bu dokunmamanın; listedeki bazı milletvekillerinin “affedilme umudunu kamçılayacağının”, düşünüldüğü açıktı.
Operasyonun; Anayasa değişikliği oylaması sonrasına bırakıldığı ve sonuç ne olursa olsun operasyonun yapılacağı AKP’ye yakın çevrelere malumdu.
AKP içerisinde FETÖ etiketi ile listelenen kişilerin önündeki seçenek; iki ucu boklu değneği tutup/ tutmamakla benzeşikti.
Anayasa değişikliği oylamasında listedeki isimlerin önündeki iki seçenekte sonuç açısından, aynı yere çıkıyordu. Hangi sonuç alınırsa alınsın; AKP üyesi FETÖ etiketli siyasileri “trajik son” beklediği açıktı. RTE’nin elinde bulunan listede isimleri olan milletvekillerinin, oylarını göstere göstere (açık) vermelerinin de, onları bu “trajik sondan” kurtaramayacağı da dillendiriliyor.
Terör eylemlerinin sürmesine tolerans; AKP ve MHP içerisinde ki “retçilere” gözdağını hedefliyordu.
AKP kaynakları; Mutlak muktedirin; Kaosun, CHP ve HDP içerisinde dahi “Ne olacaksa olsun yeter ki şu kaostan kurtulalım” noktasına varacak şekilde insanları etkileyeceğini de düşündüğünü dillendirmekteydi.
Ancak; AKP içerisindeki retçi cenahta; şimdi Anayasa değişikliğine onay verip , “yalakalıkla, ikiyüzlülükle paçasını kurtarma girişiminde bulundu vasfıyla hapse gitmektense, “Hayır” oyu verme gururuyla ve RTE’nin hevesini de kursağında bırakmanın hazzını tadarak hapse gidelim” düşüncesinin ağır bastığı da konuşuluyor.
İşte bu düşünce AKP yönetimini tedirgin ediyor ve bu korku; karşı cephenin direncini kıracak bir tedirginlik ve korkuyu yaratmak doğrultusunda “kaos” havasının sürmesine göz yummayı zorunlu kılıyor.
Anayasa değişikliğinin TBMM’de gerekli oyu almamasının mümkün olduğunu: Anayasa değişikliği ilk oturumunda tasarının gündeme alınma oylamasında; 338 “EVET” oy gösterdi. Bu sonuç, AKP ve MHP saflarında tedirginliği artırdı. Tedirginliğin şiddeti merkeze yansıyınca, “tahmin edilen” oldu.
İlk oylamanın yapıldığı günün ertesi Gaziantep’te silahlı saldırı gerçekleştirildi. Bu saldırının tesadüf olmadığı konusunda Meclisteki milletvekillerinin çoğunluğu hemfikir.
Maddelerin oylaması sırasında, “mimlenmiş” isimler; AKP milletvekilleri tarafından yakın markaja alındı. Milletvekilleri Anayasaya aykırı davranarak oylarını açık kullandılar ve hatta bazı milletvekilleri oy kabinine birlikte girdiler.
Terör eyleminin etkisi ve yakın markaj sonucu; Anayasaya değişikliği tasarısının maddelerinin oylamasında 340 üzeri “Evet” oyu çıktı.
Görüşmeler sürerken Bahçeli’nin “değişiklik parlamentoda kabul edilmezse, parlamento yenilenmeli.” diyerek Anayasa değişikliği kanun tasarısına Hayır oy verme ihtimali olan MHP ve AKP’li milletvekillerine açıkça şantaj yaptı.
Düne kadar Başkanlık sisteminin Türkiye Cumhuriyetini yıkım projesi olduğunu söyleyen Devlet Bahçeli’nin, bu gün “cansiperane Başkanlık sistemini savunmasıyla kafası karışan MHP milletvekilleri, şantajla yönlendirilmek isteniyor.
AKP önderlerinin tedirginliğinin, Bahçeli’nin kafasını da baskı altında tuttuğu açığa çıktı.
Tedirginliğin sürüyor olması; “Başkanlık” rejimine geçişi sağlayacak kanun tasarısının, 2. Turda 330 oy almama ihtimalinin olduğunun göstergesi.
Olasılığın gerçekliğe dönüşmesi, AKP içerisindeki milletvekillerinin tavrına bağlı.
Yaşam umudunu tiranın insafına bağlayanların tarih sahnesinde “kilit rol” alması mümkün mü ?
İnsanlık tarihinde bazı durumlarda toplumsal olgular ender olarak bazı grup ya da kişilere tarihsel rol olanağı sundu. Çok nadir de olsa bireyler; efendilerin bağışlayıcılığından umut kestiklerinde geçici bir dönem için yazgılarını kendileri belirleme iradesi gösterdiler.
Anayasa değişikliğinin TBMM’de referandum için gerekli oy almaması; yani TBMM’den RTE’nin Başkanlık arzusuna “set” çekilmesi “zor” olsa da şaşırtıcı olmayacak.
Ancak tarihsel Olanağı kullanamayan kişiler, tarihsel rolü üslenememenin trajedisini yaşayacaktır.
Bu tarihsel dönüm noktasında; CHP ve HDP milletvekillerinin oldukça büyük yükümlülük düşüyor. Bu partilerin TBMM’deki siyasi kararlılığı; bugün olmasa da yarın, halkın Başkanlığa karşı duruşunun inşasında önemli bir referans olacağı kesin.