DİLİNE HÜKMEDEBİLİYORSAN KONUŞACAKSIN

Kapitalist sistemin çoğu aygıtı (özelikle iktisadi alandaki aygıtlar) yükümlülüğünü açıktan yerine getirse de kapitalist sisteme koşullu bazı aygıtlar halk karşıtı birçok düzenlemenin üzerini örterek işlevini gerçekleştirir.

Ancak kriz dönemlerinde aygıtların halk düşmanı düzenlemelerin üzerini örtme gücü kalmaz. Kapitalist sistemin tüm hali ortaya serilir.

Vasfı ne olursa olsun Hükümetin tüm çabalarına rağmen iktisadi çıkmaz görünür olduğunda; her burjuva hükümet toplumun dini ve ırki eğilim ve saplantılarını kaşıma araçlarını normal dönemde kullandığından daha yoğun ve hoyratça kullanır. Çünkü kapitalist diktatörlük makinesinin işlemesinde; başta emek zamanını satarak  hayatını sürdüren işçinin işsiz kalma korkusunu harlayan  iktisadi gerçeklik ve halkın “kurtuluş çaresi” saydığı kör inanca bağımlılığı besleyen ideolojik yüklenim egemenlerin kullanımına açık en faydalı yağdır.

Halk yoksullaştıkça ve eğer kurtuluşun kendi örgütlü gücüne bağlı olduğu bilincinde değilse, dini ve ırki iman dayanağına daha da sarılır ki halkın bu durumu; egemen sınıfın, normal rejiminden daha da baskıcı yönetim biçimine ihtiyaç duyduğu zaman yaşamsal dayanağı olur. Normal baskıdan daha ağır baskı uygulayan burjuva yönetimlerin, halkın rıza/ itaat haline daha fazla ihtiyacı vardır. Dolayısıyla bu süreçte sınıf iktidarına hizmet eden tüm siyasiler iktisadi sistemin işleyişini kolaylaştıran ideoloji yağını, çok daha  yoğun dozda kullanırlar.

Halkı sömüren ve bu nedenle halkı, siyasi/ ideolojik cendereye sokan, halkın özgürlüğünü kısıtlayan ya da yok eden siyasi iktidarın, yasaları; işçileri  ve genel olarak halkı haklarından daha mahrum kılacak şekilde düzenlemesi; (örneğin çalışma saatlerinin insan sağlığını tehdit eder ölçüde artırması, grev hakkının kısıtlanması ya da kaldırılması) sermayenin aşırı üretim/ sömürü düzenini kurması halidir.

Burjuva hükümetlerin, kriz  durumuna düşmesine karşın düzlüğe çıktığı da vakidir. Kuşkusuz halk cephesinde yer alan ancak eylemleriyle sınıf mücadelesine sekte vuran örgütler bu çıkış sürecinde önemli rol üstlenir.

Her dönemde ama özellikle de zora düşülen, kriz halinde çarenin tükendiği durumda siyasi iktidarın, karşıt güçlerin hatasına sığınmaktan başka kurtuluş yolu kalmaz.

“Çıkışın” kapitalist hükümetin  krizi yönetebilme becerisinden çok kendi sınıfına ihanet eden sendikaların ve partilerin cansiperane katkılarıyla olabildiği deneylerle görülmüştür. Burjuva sistemin dehlize girme durumunda ve koşullarda,  düzen içi muhalif kurumların, (siyasi partilerin sendikaların) uzlaşmacı pratikleri; uçuruma düşen siyasi iktidara, tutunacağı ip olduğu sarihtir.

Düzen içi muhalif kurumların; (siyasi, iktisadi, ideolojik) krizden çıkışın, toplumun kurtuluşu  olduğuna inancı ve işçilerinde söz konusu kurumların imanına uyması; halkın direncinin kırılmasının ve ona layık görülen duruma razı olmasının önemli bir ayağıdır. İktidar karşıtı güçlerin sisteme rızası; egemen sınıf hükümetlerin can suyudur.

Birileri, burjuva iktidarın değirmenine su taşıyan eylemleri cahilliğinden yapıyorsa, kendi durumunu kavrayıp önlemini almalıdır. İşçi sınıfının kurtuluşunun kendi örgütlü gücüne ilişkin olduğu gerçekliğini kavrama yetisine ulaşamamışsa ve emeğini olabildiğince fazla ücretle satarak yaşamını “iyi” sürdürmeyi “kurtuluş” sayıyorsa; bu durumun aşılması noktasında yetersiz kaldığı açık görünen siyasilerin, ideologların da öfkesine hükmedip “yenileceği kesin olduğu bir savaş” davetini reddetme güç ve becerisini göstermelidir.

Özellikle kriz dönemlerinde aklın dile hükmetmesi yaşamsal gerekliliktir. Keskin laf ve halkın somut durumundan kopuk eylem güç kazandırmaz.

Egemen sınıf  iktidarına karşı mücadelenin başarısı her değişen durumda mücadeleyi sürdürebilme yeterliliği gerektirir. Aksi durumda, İktidar karşıtı gücün zaafı; iktidar sahiplerinin gücüne güç katar.

Sınıflar savaşımının şaşmaz  kuralıdır; halk cephesinde yer alan siyasilerin / ideologların günahları; egemen sınıf aygıtının ilerlediği yola malzeme olur.

 

BABÜR PINAR

Pin It on Pinterest