AKP’DE KAVGA BÜYÜYOR !

Hayır oylarının büyük oranda arttığı, AKP yandaşı anketçiler, gazeteciler ve siyasiler tarafında da belirlenince Mahalle’de kavga çıktı ve giderek büyüdü.

Hayır tavrının zaferinin, AKP saflarında deprem yaratacağı kesinleşince, malum felaketi ilk hisseden AKP yandaşı gazeteciler ve politikacılar birbirine girdi.

Dalaşı ve çatışma gazete köşelerinde ve siyasiler arasında aleni sürdürülüyor. Öyle bir tedirginlik baş gösterdi ki; AKP içinde hiç kimse ”kol kırılır yen içinde kalır” düsturunu iplemiyor.  Çatışmalardan biri de; Star gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren ile Sabah gazetesi yazarı Haşmet Babaoğlu arasında sürüyor. İkili arasında şubat ayında baş gösteren kavga şimdi daha da parladı. Haşmet Babaoğlu’nun Bu kadar alçaklık olmaz” ithamına; Ahmet Taşgetiren; “Önce çamurluktan çık, adam ol” ifadeleriyle yanıt verdi.

Kavga da, düşman tarafların birbirine söyleyeceği kelimeler havada uçuştu; Babaoğlu, Taşgetiren’e ‘mahcup hayırcı’ derken Taşgetiren ise ‘çamur adam’ diye karşılık verdi.hasmet1

Babaoğlu Sabah gazetesindeki yazısında: “Milli medyada yazıp çizmesine rağmen Avrupalılarla birlik halinde kendi milletini korkutanları anlayabilir miyiz? Asla!” dedi. “Bin dereden ‘taş’ getiren” diyerek isim vermeden Ahmet Taşgetiren’i işaret eden Babaoğlu, “Hiç utanmadan köşesinden kendi milletini krizle, darbeyle, savaşla korkutmak için bin dereden ‘taş’ getiren mahcup ‘hayır’cılara baktıkça… Pes, diyorum… Bu kadar alçaklık olmaz, olamaz” ifadelerini kullandı.

Ahmet Taşgetiren de “geri basmadı”; Star gazetesindeki yazısının sonuna isim vermeden “Ona” başlığıyla bir not ekledi; “Bir çamur adam. İkide bir Taşgetiren’e yapışmaya çalışıyor. Ama tutmaz. Sen önce çamurluktan çık, adam ol. Sana senin kelimelerinle hitap etmeyeceğim. Çünkü kalemim kirlenir.” diye yanıt verdi.

Şubat ayında da Ahmet Taşgetiren’in, referandumdan ‘hayır’ çıkma ihtimalinin göz önüne alınması gerektiği” uyarısına karşılık, Babaoğlu; “Pek muhafazakâr, pek “abi” ve iddialara bakılırsa pek İslamcı (bana göre değil ya, ayrı konu) dün şöyle şeyler yazdı: “Evet diyenler vatanını seviyor, hayır diyenler de FETÖ’cü veya PKK’cı kabul edilirse, ortaya çıkan diyelim yüzde 40’lık grup ne olacak? Başkan, bu yüzde 40’ı ne yapacak?” diye yazdı.

Aynı amaç için kararlı bir arada olanlar; felaket anında birbirleriyle sırt sırta verip felaketi karşılar. AKP yandaşlarının felaket yaklaşırken didişmeleri; aralarındaki bağın sıkı ve ulvi olmadığını göstergesidir. AKP monoblok bir yapı değil. AKP kadrosunun her birinin “kendi amacı” var. Amaçlarını biçimlendiren de çıkarları.

Çıkar birliği; Felaket anında herkesin kendi çıkarını korumak derdine düşmesini getirir. AKP içerisinde de öyle oldu.

‘TOPBAŞ’IN  İSTİFASI DA YETMEZ’

Bir kaç hafta önce ise; (05 Mart 2017 Pazar) Yandaş Fatih Tezcan, Kadir Topbaş’ı hedef alan bir yazı kaleme alarak, Topbaş’ın “tam olarak intihar ettiğini” yazdı. Tezcan, Kadir Topbaş’ın “FETÖ’ye para gönderdiğini” de öne sürdü.

Başka bir AKP’li yazar Salih Tuna’ da; Topbaş’ın “Sayın Erdoğan’a tepki gösterilsin” diye Erdoğan’ın sözlerini yerine getirmediğini öne sürdü. “Damadı ve ailesinin tamamına yakını vatan haini sapık FETÖ üyesi olan Kadir Topbaş…” diye yazan yandaş gazeteci Fetih Tezcan, iddiasına kanıt olarak bir çok somut veri sunduktan sonra; “Hiç uzatmaya gerek yok” diye vurguladı ve Kadir Topbaş’ın “FETÖ’ ye para gönderdiğini” öne sürdü.images3VUCO98Z

Topbaş’ın “intihar ettiğini” önemle belirten Tezcan, İBB Başkanı için “artık istifası da yetmez” dedi. Topbaş’a “sen bittin” diyen Tezcan, “15 Temmuz’da şehit düşenlerin ve ailelerinin paralarını nasıl oldu da onların, 15 Temmuz’un katillerine transfer etti, anlatsın şimdi!” diyerek  itham etti.

Ki bu ağır ithamın konusu verilerin; Referandum sonrası Topbaş’ın hapse atılmasının gerekçesi olacağı açıktır.

GAZETECİ SALİH TUNA DA İBB BAŞKANI KADİR TOPBAŞI BOMBALADI.

Tezcan’ı Yeni Şafak yazarı Salih Tuna izledi; Tuna da, köşe yazısında Topbaş’ı hedef aldı. Topbaş’ın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sözlerini yerine getirmediği iddiasını paylaşan Tuna, “Sayın Erdoğan’a tepki gösterilsin diye tuhaf işler dönmektedir” denen bir maili paylaştı. Tuna’nın yazısındaki ilgili bölümde: “Gönderenin adı adresi bende saklı bir maili, meselenin münferit olmadığını düşündüğüm için sizinle paylaşmak istiyorum: “Salih Bey, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan 25 Mayıs 2015 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının olduğu esnaf buluşmasında, servis esnafına çeşitli müjdeler vermiş ve Belediye Başkanına gerekli işlemler için talimat vermiştir. fft64_mf1492272Sayın Belediye Başkanı da “Reisin sözü yerde kalmaz” diyerek esnafı umutlandırmıştır. Fakat, 25 Mayıs tarihine kadar evini zar zor geçindiren servis esnafı o tarihten sonra da sektöre rant sağlanacak diye girenlerin yüzünden evine ekmek götüremez olmuştur. 40 bin servisçi varken sayı 100 binlere çıkmıştır. Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Hayri Bey’in başkanlığında UKOM tarafından 1,5 yıl sonra servislerle ilgili Türkiye’nin hiçbir yerinde uygulanmayan kart sistemine (şirketler ve rantçıların işine yarayan ama esnafın işine yaramayan bir sistem) geçilmiştir. Bu sistemi mahkeme usul yönünden iptal etti; şimdi 1,5 yıl öncesine döndük. Tam da referandum zamanında, “Reisin sözü yerde kalmaz” diye inanan gerçek esnafa bile derdimizi anlatamaz duruma düştük” (…)   ve ben bu ihmalin Sayın Cumhurbaşkanımıza karşı bilinçli yapıldığını düşünüyorum. Esnafı isyan noktasına getirdiler.” diyerek ağır bir iddiayı açıkladı.

Çetin bir kavgaya tutuşan AKP yandaşları, birbirini “saraya” gammazlamayı “iş” edindi.

Gazete köşelerinde yapılan kavganın biteceğine ilişkin bir işaret yok. Aksine kavga her alana sıçrayarak sürüyor.

GÖKÇEK VE ARINÇ’IN BİTMEYEN NEFRETİ, KAVGAYA ODUN ATIYOR

Melih Gökçek ile Bülent Arınç arasındaki kavga, aynı partinin kurmayı içerisinde yer alan kişiler arasında olması mümkün “kardeş dalaşması” olmaktan çıkmış durumda. İkili arasında çatışma; düşmanları imrendirecek ölçekte “yıkıcı” bir şekilde sürüyor.gokcek-vandalizm-muzesi-kuracagim_694914_720_400

Mahalledeki kavgaların bir kısmı;  aleni bir şekilde yapılıyor.

Öte yandan üstü örtülü ve sinsi süren çatışmalar ve dalaşmalar da var.

Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu’nun Recep Tayyip Erdoğan’a karşı “ayak dirediğini” ve “fırsat kolladığını” camiada bilmeyen yok gibi.

AKP’nin kurdu kendi içinde!

Açık ya da örtülü didişmenin statü koruma ve çıkar ilişkileri derdiyle sürdürüldüğü açık.

YENİLGİNİN SUÇUNU BAŞKASINA YÜKLEME TELAŞI

Bu iç çatışma gösteriyor ki; artık AKP yandaşları, halkoylamasında hayır oylarının hile yapılarak yok edilemeyecek bir farkla önde olduğunu anladılar.

Çatışma; felaketin kapıda olduğunu görmenin alameti.

Tam da tüm AKP yandaşlarının birbirlerine sıkı sıkıya sarılarak hareket etmesi gerektiği bir zamanda; Kol kırılır yen içerisinde kalır denmesi gereken noktada; tam tersi gerçekleşiyor.

Kavgacıların birbirini gammazlama nedeni açık.

RTE’nin Başkan olmayınca nasıl bir “gazap göstereceğini” ve çevresindekileri nasıl “cezalandıracağını” herkes biliyor. AKP içerisindeki malum kadro, yenilgi sonrası “reisin” gazabından kendini kurtarmak için şimdiden ötekileri işaret ederek kendini aklama yoluna girdi. Diğer bir kısım AKP’li de depremin yaratacağı enkazın altında kalmamak endişesiyle hareket ediyor.

Ancak ne kadar çırpınırsa çırpınsın AKP kurmayı; Recep Tayyip Erdoğan’ın absürd hayalinin peşinden sürüklenmenin getirdiği bedeli bir şekilde ödeyecek.

Zafer hedeflenirken, dizginlemez hırs felakete giden yolu da açar.

 

BABÜR PINAR

Pin It on Pinterest