Ne İnce, ne Uzun, parlamenter demokrasi

 

Önceki gün Cumhurbaşkanı (Vazgeçtim. “Cumhurbaşkanlığı” terimi hileli bir tercih, bal gibi Başkan) adayı Muharrem İnce Hatay mitinginde, seçildikten sonraki “ilk 100 gün programı”nın başlıklarını art arda sıraladı.
Hepsi uzun sürer. Ancak seçtiklerim de bir fikir verir:
İnce ilan etti:
OHAL’i kaldıracağım.
Merkez Bankası özerk bir yapıya kavuşacak.
Bakanlar Kurulu’nu toplumun tüm kesimlerini kapsayacak şekilde kuracağım.
Terör örgütleriyle amansız mücadele edilecek.
Hiç kimsenin telefonu dinlenmeyecek.
KHK ile işten atılanlar hakkında dava açılmışsa sonunu bekleyeceğiz. Ama KHK ile işten atılmışsa ve dava açılmamışsa hemen işine iade edilecek.
Erdoğan’ın böldüğü bütün üniversiteleri birleştireceğim.
Kapatılan askeri lise ve kurumları hemen açacağım.
Böyle sürüp gidiyor…
İyi, güzel. Sahiden de bir hukuk devletinde, sağlıklı bir demokraside bunlar yapılmalı. AKP Reis’inin yol açtığı hukuksal ve yönetsel “hasar” mümkün olduğu kadar çabuk giderilmeli.
Bu noktada bir tartışma olmasa gerek.
Ancak bir başka noktadatartışma zorunlu.
Bütün bunları kim yapacak?
Yayılmaya, özellikle CHP saflarında hızla yayılmaya başlamış bir “algı” var:
Muharrem İnce ikinci turda gerekli oyu toplayacak ve Başkan olacak. Sonra Saray’da oturmayacak, Cumhuriyet döneminin simgesi Çankaya’da oturacak ve hemen kolları sıvayıp AKP’nin 16 yılda yarattığı enkazı kaldıracak.
Nitekim İnce’nin “ilk 100 gün programı” da böyle algılandı.
Böyle bir algı ürkütücü bir yanlışa ebelik ediyor:
“Uzun” diye de anılan AKP Reisi başkan olarak her şeyi kötü yaptı. İnce ise başkan olarak her şeyi iyi yapacak.
İyi de bu ülkede yıllardır süren ve erken seçim kararının ardından coşku ve umut verici bir tırmanışa geçen demokrasi, özgürlük ve hukuk mücadelesi Kötü başkanı devirip, iyi başkan seçmek” gibi bir amaç taşımıyor.
Tek adam yönetimine son vermek; çağdaş demokrasilerin olmazsa olmazı kuvvetler ayrılığı ilkesinin yeniden kurulması, hükümetlerin her türlü kararı, eylemi hakkında Meclis kanalıyla siyasal, yargı erki kanalıyla hukuksal denetime kavuşması için yapılıyor.
AKP Reisi’nin içeriğini kendi belirlediği ve yeryüzünde eşi benzeri olmayan “Cumhurbaşkanlığı” sistemini savunurken söylediklerini hatırlayın. Özellikle çabuk karar alamama, parlamentonun ağır işleyişinden, yargı erkinin kararların uygulanmasını engelleyebilmesinden yakınıyordu. Önerdiği ve öngördüğü sistemde her şey çabuk karara bağlanacak ve uygulanacak, Türkiye 2023’te dünyanın en güçlü ülkeleri arasına girecek, 2053’te dünya lideri olacak, 2071’de de dünyaya egemen olacak…
AKP Reisi’ni düştüğü düşler dünyasından kim nasıl kurtarır bilemem. Bu onun ve tayfasının sorunu.
Ancak Türkiye’nin çağdaş parlamenter demokrasinin kurumlarını yeniden işler hale getirmekten öte çıkarı da yok, umarı da.
Bir geriye dönüşten değil, hantal ve yürümeyen bir “parlamentoculuk oyunu”ndan değil, tersine düşünce özgürlüğünün kısıtlanmadığı, kısıtlanamadığı; hukuk devleti ilkelerinin ete kemiğe büründüğü ve kalıcı ölçülerde kurumsallaştığı; bırakınız tek adam yönetimlerini, parti liderlerinin değişmezliğinin, partisinin kararları üstüne ipotek koyabilmesinin önünün kesildiği bir parlamenter demokrasiden söz ediyoruz.

***

Muharrem İnce’nin “ilk 100 gün programı” ancak parlamenter demokrasiye geçişi (dönüşü değil, geçişi) hızlandıracaksa anlamlı ve değerli. Kendisi birkaç miting konuşmasında hedefin parlamenter demokrasi olduğunu vurguladı. (Ben olsam daha çok ve sık vurgulardım. Ama ben değilim, o.)
Keza CHP lideri Kılıçdaroğlu önceki gün bu hedefi bir kez daha vurguladı. Partisinin seçim bildirgesinde de bu hedef yer aldı.
Bunlar iyi.
Ama şimdilik sadece iyi.
Başkanlık seçimini İnce kazanırsa, Meclis’te AKP azınlığa düşerse CHP için de, Muharrem İnce için de zorlu bir sınav başlayacak.
Tek adam düzenini yıkıp parlamenter demokrasiye geçiş sınavı…

 

AYDIN ENGİN

 

KAYNAK: http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1003655/Ne_ince__ne_Uzun__parlamenter_demokrasi.html#

Pin It on Pinterest