PROVOKASYON


Herhangi bir grup ve birey tarafından gerçekleştirilen eylemin, eylemi gerçekleştiren unsurlar tarafından tanımlanan amacı ve eylemin gerçekleştirilme biçimi, o eylemin niteliği konusunda karar verebilmemiz için yeterli verileri sunmaz. Eylemin niteliğinin doğru saptanması, eylem sonrası sürece ilişkin başka olguların değerlendirilmesini gerektirir.

Eylemin kim tarafından yapıldığı ve hangi gerekçelere dayandırıldığı değil; bu eylemin siyasi olarak “kimin ekmeğine yağ sürdüğü”, hangi amaç için kullanılabilir olduğu önemlidir.

Eylemin tanımlamasında temel olacak etmen, eylemin toplumsal olarak neye yol açtığı ve bu toplumsal sonucun siyasi ve ideolojik olarak hangi kurumun yararına olduğu ve hangi organizasyonun “öznel amacına” güç verdiğidir.

Provokasyon; toplumsal durumun ‘yeniden düzenlenmesi’ için yapılacak operasyonun siyasi ve ideolojik zemininin oluşturulması için kullanılan eylemlerin bir parçasıdır. Bu tür yapısal operasyonlar genelde demokrasinin reddedilişi üzerine oturan  rejimlerin yapılandırılması için gerçekleştirilmektedir.

Öncelikle belirtilmesi gereken nokta; Toplumsal durumun; amaçlanan, yeniden yapılandırma operasyonuna uygun olmasının ön koşul olduğudur. (Genellikle siyasi kriz dönemleri provokasyonlara uygun zeminin oluştuğu dönemlerdir.)

İktisadi ve siyasi kriz dönemlerinde sistemi tehdit eden bir durum kapıya dayandığında büyük bir siyasi operasyonun toplum tarafından kabul edilmesine duyulan gereksinim “provokasyon” zemininin unsurlarını oluşturdu. Toplumsal yeniden yapılandırmayı hedefleyen ilgili devlet aygıtı ya da siyasi kurum siyasi kriz dönemlerinde gerçekleşen eylemleri, sistemin reorganizasyonu için gerekçe yaptı. Provokasyon eylemi, genellikle ve doğrudan bu aygıtlar, gruplar, siyasi örgütler tarafından gerçekleştirildi.[1]

Provokasyon; siyasi ideolojik güç sahibi aygıtlar ve gruplar tarafından kullanıldığı gibi; Erk sahibi bireyler tarafından; diğer bireylere karşı kullanılabilir olan bir eylem biçimidir. Toplumsal bir sınıf, grup veya siyasi bir yapı tarafından kullanılması ile birey tarafından kullanılması arasındaki biçimsel fark, eylemin boyutu ve amacın “öznel” ya da “toplumsal” olmasıdır. Ancak boyutu ne olursa olsun tüm provokasyonların temel niteliği; terör eylemini  kullanabilme gücüne sahip (gerçekleştiren değil) “iktidar sahibi organizasyonun (devletin, örgütün) ” amacı için uygun araç olmasıdır.

Provokasyon eylemi; Toplumsal kriz döneminde, kendi var oluşunu bu tür eylemlerin ‘devrimci ‘ tanımlamasıyla ifade eden örgütler tarafından da gerçekleştirildi. Ancak, hangi unsur tarafından gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin bu eylemler, siyasi gücü toplumsal yeniden yapılandırmayı gerçekleştirebilir düzeyde olan siyasi organizasyonlar tarafından kullanıldı.

Özel amacı dışında, siyasi iktidarın genel operasyon hedefinin aracı haline gelebilen eylemler provokasyondur.

Provokasyon; yapısal durumunu yeniden organize etme gereksinimi olan; ya da başka bir erk sahibi grubun yapısal güç atılımını bozmak ihtiyacı duyan erk sahibi  grup ya da organize güç tarafından doğrudan ve dolaylı yollar kullanılarak gerçekleştirildi.

Toplumsal pratiğe yön verebilecek güç; “silahlı eylemler” ya da ideolojik, siyasi yalan ve kışkırtma yüklenimi kitlesel kalkışma eylemleri  organize etti ya da farklı örgütler tarafında organize edilen bu tür eylemleri, provokasyona dönüşmesini sağlayarak kullandı.

Özel olarak, kapitalist sistem yanlısı olan ama “burjuva demokrasisi” dışında bir açık baskı rejimini benimseyen örgüt ve hareketler, provokasyon eylemlerini, kendi amaçlarının toplumsal ve ideolojik  karşılığını yaratmak için gerçekleştirdiler. Çünkü her erk sahibi siyasi aygıt ve erki eline geçirmek isteyen grup için; “iktidar” amaçtı ve erki temsil eden siyasi gücün  var olma durumu,   toplumsal grupların ve bireylerin yaşamsal eylemini sürdürebilmesinden daha önemli ve önceldi; dolayısıyla  “gerektiğinde bireyler, iktidar aygıtının (devletin, örgütün) güvenliği ve geleceği (bekası) için feda edildi.

Katliam eylemlerinin esas gerekçesi; “amaç uğruna insanlar, toplumlar feda edilebilir” inancıdır.

Bu ideolojik vaaz reddedilmeden, “terör eylemlerine” karşı üretilen söylem abesle iştigaldir.

 

BABÜR PINAR

 

[1] ( 12 MART 1971 ve 12 Eylül,1980 öncesinde bu tür provokasyon eylemleri çoklukla gerçekleştirildi. “Başkanlık rejimine geçişin gerekliliğinin” topluma benimsetilmesi sürecinde, provokasyon eylemlerinin sıklıkla gerçekleşmesi anlamlıdır.)

Pin It on Pinterest