19 Aralık Pazartesi akşamı Rus Büyükelçisi Andrey Karlov çevik kuvvet polisi Mevlüt Mert Altıntaş tarafından vuruldu. Saldırı sonucu öldürülen Karlov’a yüapılan suikastten kim(ler)in sorumlu olduğu siyasi gündemin bir numaralı sorusu. Saldırganın attığı sloganlar El Nusra’yı işaret etse de bu sloganların yanıltmaya yönelik olabileceği ve saldırının arkasında hangi örgütün olduğunun kesin olmadığı çeşitli çevrelerce açıklandı.
TcC. Devleti yetkilileri; Suikastı FETÖ’nün düzenlediğini ısrarla belirtseler de ve RTE bu konuda kesin konuşa da Rusya devleti yetkilileri Henüz yeterli araştırma yapılmadığını ve bu nedenle katili azmettiren örgütün ismi konusunda karar vermediklerini belirttiler.
Suikasttan birkaç gün öncesi; Halep’in Suriye ordusu tarafından temizlendikten sonra AKP yandaşı medya, Rusya ve İran’a karşı kışkırtıcı yayın yapmış ve AKP hükümeti de Medyanın kışkırtma harekatına İran ve Rusya büyükelçiliklerin önlerinde düzenlenen ve “cihat” sloganları atılan toplantılara toleranslı davranmış ve Bu ülkelerin resmi yetkililerine saldırı riskinin artma olasılığı karşısında sesiz kalmışlardı.
Suriye ordusunun Halep’i, İslamcı çeteler işgalinden temizlemesi sürecinde; Rusya ve İran önemli rol oynadı. Bu rolü nedeniyle Rusya ve İran devletleri hedef gösterildiği esnada ; Rusya Büyükelçisine saldırı gerçekleşti! Büyükelçi yaşamını yitirdi.
AKP iktidarının sözcüleri; “intikam” naraları atıp, azgın militanlarının HDP’ye saldırmasına göz yumarken bu dizginlerinden boşalan sürünün başka yerleri yakıp yıkması da söz konusu idi. Ancak bu kışkırtma havasının aynı zamanda suikastçı örgütlerin işini kolaylaştıracağını kestiremeyecek kadar akılları körelmiş AKP yönetimi, suikast sonrası hatasını örtmek gayretiyle hemen olayı FETÖ yaptı dedi. Oysa sorun suikastı yapan örgütün adını tespit etmek değil; Hedef gösterilen bir ülkenin büyükelçisini korumak için yeterli hassasiyeti göstermemekti.
Suikast sonrası, katil polisin “sağ” ele geçirilmesi mümkün iken öldürülmesi; katilin arkasındaki örgütün açığa çıkarılması noktasında “kuşkuları” artırdı.
Bazı AKP yöneticileri, olayın vahameti ile akli melekesini yitirme noktasına vardı; Suikastı yapan polisin “polis olmadığını söyleyerek traji-komik duruma düştü.
Suikastı FETÖ yaptı gerekçesine sığınmak Rusya’yı ikna etti mi ? Elbette ki etmedi. Uluslararası Siyasi çevreler AKP hükümetinin izlediği politikayla Ortadoğu macerasında yalnız kalmaya mahkum olduğunu açıkladı. Bu suikastın da bu yönde atılan bir adım olduğu konusunda hemen herkes hemfikir. Ortak düşünce; “Eceline susayan andavalın, Azrail’in tırpanına işediği.” oldu.
Rusya devleti soğukkanlı hareket etti. Doğrudan TC devletini suçlamadı.
Bu “hoşgörülü” yaklaşımın anlamı; Putin’in, “yuları bırakmadan, böğrünü okşayarak terbiye etmek” politikası izlediğidir.
Rusya’ nın izlediği yolun; RTE’nin, Rusya’nın Ortadoğu politikasının “itirazsız” izleyici olmasını ve Suriye politikasını tamamıyla değiştirerek Beşar Esad’a kardeşim deme notasına gelmesini sağlayacak olduğu kesin görülüyor