Yandaşları boş ver, biz kazandık!

 

En çok yaşadığımız şeylerden biridir, kendimize başkasının gözünden bakmak.

O ne der? Bu nasıl değerlendirir?

Diye diye her şeye sürekli başkalarının nazarından bakmaya başlarız… Onların ne dediği ile yakından ilgileniriz. Dedikleri üzerimizde etki kurar. Bir süre sonra kendimize onların gözüyle bakmaya çoktan başlamışızdır.

Referandum sonuçlarına da Hayırcıların bir kısmının bakışı maalesef böyle.

Tüm Ali Cengiz oyunlarına rağmen biliyoruz ki referandumda Hayır kazandı.

Buna rağmen iktidar partisi, cumhurbaşkanı ve başkanın adamlarının/kadınlarının, yandaş basınının, sözde yorumcularının dediklerine inanıyor ya da onların anlattıklarına karşı susarak katılıyor birçok Hayırcı.

Oysa sayı biziz. Ve biz Hayır dedik.

Orada Anadolu Ajansı varsa, burada bizzat milletin kendisi Ajans Biziz var.

Onların yalanlarına mı inanacağız, ortadaki çıplak hakikate mi?

Eğer referandumdan Evet çıkmış olsaydı “Atı alan Üsküdar’ı geçti” sözü kullanılır mıydı?

***

Referandum sonrası hayat kendi hakikat nehrinde akıyor ve kendisine yeni bir yol, mecra kurmaya çalışıyor. Bu yaşadıklarımızı Gezi ile kıyaslamak doğru olmaz. Bu bir Gezi değil, Gezi’ye dönüşmesini beklemek doğru olmaz. Ama bu yeni bir dönem ve başlı başına bir yeni durum…

Üstelik siyasi partilerin tüm cılız muhalefetine, suskunluğuna ve hatta neredeyse arazi olmalarına rağmen bizzat halkın kendisinin sözünü, eylemini kurduğu bir yeni mücadele, karşı duruş biçimi.

Bu ülkede insanlar Gezi’den bu yana artık itiraz ediyor, kendi söz hakkına sahip çıkıyor. Aşağıdan sesler yükseliyor. Farklı direnişler, farklı örgütlenmeler (meclisler, forumlar, KHK’lara karşı direnişler) kuruluyor.

İnsanlar tüm zorluklara, baskılara, OHAL’e rağmen susmuyor, mücadele ediyor.

Seçim çalışmalarından, seçim sandıklarına sahip çıkmaya dek, sadık sonuçlarının gaspına karşı bir araya gelerek oluşan girişimler, sokaklarda itirazlarını yüksek sesle söyleyen eylemciler yeni yeni direnişler örmekte.

Batıda yükselen bu tarz direnişlerin bir özgün yanı; zaten sokaklarda olan kesimlerin yanı sıra, buna eklenen yeni kesimlerin de olması. Eğitimli, “batılı”, ilerici, seküler, yaşam tarzının tehlikede olduğunu düşünen bir kesim bu.

Bu ve benzeri oluşumları, direniş biçimlerini küçümsemeye, hakir görmeye kimsenin hakkı yok. Çünkü her şeyden önemlisi insanların bu kadar zor koşullarda direniyor olması, vazgeçmiyor olması. Yeni yeni direnme biçimleri bulması. Umudu diri tutması.

Ve tüm bu çabaların karşı tarafı sıkıştırması.

İçinde yaşadığımız durum açık. Ülkenin iktidarı anti-demokratik yolda, hak, hukuk tanımadan, kazanmak için her yol mübah diye baş aşağı giderken, aşağıdakilerin demokrasi mücadelesine, hep beraber ortak mücadeleye gidebilme ihtimalinin filizlenişine tanıklık ediyoruz

İktidarın rahatsızlık duyduğu esas şey bu.

Sadece sayısal sonuçların kabul edilmemesi değil… İktidar savaş, şovenizm, nefret, cinsiyetçilik gibi söylemlerle MHP’yi yanına alıp saflarını sıkılaştırmayı hedeflerken, halkın bir süredir (MHP’lilerin bir kısmı dahil) başkanlığa karşı yan yana durup ‘bu ülke meselesi dediği’ yeni bir süreçten geçiyoruz. AKP, MHP tabanından umduğunu bulamadı.

Bizlere düşen sadece bu meseleden yola çıkarak, iktidarın ekmeğine yağ sürecek söylemlerden uzak durup, tabanda olabildiğince Hayır saflarını güçlendirmeye devam etmek.

Neden Hayır dediğimizi hala, bıkmadan, usanmadan anlatmaya devam etmek.

Birlikte kurduğumuz, kuracağımız ortak meclislerde yan yana çalışmanın koşullarını oluşturmak. Malum demokrasi tepeden değil, aşağıdan kurulabilen bir şey.

Başa dönersek, referandumda sandıktan Hayır çıkı. Bundan asla şüphe duymamalıyız. Ve sandıktan çıkan sonuca iktidar saygı gösterene dek mücadeleye devam etmeliyiz.

Ortada partiler üstü (zaten partilerin sokaktan, milletten uzak durması da bunu göstermiyor mu?) bir durum var. Halk hareketlerinin partilerden daha önde olduğu dönemler tarih boyunca hep oldu. Bugün böyle bir dönemden geçiyoruz.

Asla moralimizi bozmadan, haklılığımızdan şüphe duymadan, AKP’nin ve yandaşlarının bizlerin iradesini, aklını, fikrini teslim almasına izin vermeden tüm kalbimizle “Biz kazandık” demeliyiz.

Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük irade gaspına rağmen Biz Kazandık! Mücadeleye devam!

 

GÜLFER AKKAYA

 

KAYNAK: SİYASİ HABER

http://siyasihaber3.org/

 

Pin It on Pinterest